YAZAR : Simay DEMİR

Bir kişiye güvenmek, hayatını, kalbini, ruhunu onunla paylaşmaya karar vermek hele de bu konuda yara almış biriyseniz çok zor. Zira en ufak bir şeyde ruhunuz şüphe ile dolar ve siz ne yaparsanız yapın o konuya açıklık gelmeden içiniz içinizi kemirmeye, o şüphenin cehenneminde sizi yakmaya devam edecek.

Ateş Leyla’ya güvenmeye onu kalbinde ve yaşamında bir yer vermeye karar verdi. Leyla ise bir yanda Ateş’in soruları diğer yanda Yakup, Onur, Füsun derken sıkışıp kalmış durumda. Öyle ki bir tarafta her şeyi olduğu gibi anlatmak istediği, bağlandığı, sevdiği adam, diğer yanda hala nasıl olduğunu anlamadığım şekilde aile (!) dediği insanlar derken iyiden iyiye köşeye sıkıştı. Leyla boğuluyor ve ne yazık ki sevdiği adam dahil kimse onun nefes alamadığını fark edemiyor…

Leyla bu yolculuğa ailesini bulmak, bu hayattaki yalnızlığına son vermek için başladı. Çaresizliği, ailesini bulma umudu ona her şeyi yaptırabilecek konuma getirdi onu. Öyle ki hiç tanımadığı bir adamı sırf ailesini tanıyor olabileceğini düşündüğü için bakıp maddi manevi destek olup, hastanede ziyaret etti. Yanında sığınabileceği kimsesi olmayınca Meryem ve diğerlerini ailesi olarak kabul etti. Onların özellikle Meryem’in vardığı ona dayanma sebebi olurken abi gibi gördüğü Yakup’un düşündüğü tek şey onu kendi çıkarı için kullanmak. Leyla bu yolculukta öz ailesini bulur mu emin değilim ama ne istediğini ve aslında neye ihtiyacı olduğunu öğrenecek diye düşünüyorum.

Leyla’nın yalnız olmadığını bilmeye, tutunduğu herkesin onun gibi sadece sevip sevilmeyi düşünmediğini, aslında insanın kendi ailesini seçebileceğini ve bunun bir tek kan bağıyla olmadığını, can bağıyla da olabileceğini bilmeye ihtiyacı var. Çünkü ona göre “Aileni seçemezsin”. Halbuki çoğumuz birini sevip hayat arkadaşımız kabul edip onunla yepyeni bir aile kurabiliyoruz. Bunun illaki eşimiz yahut evleneceğiniz kişi olmasına da gerek yoktur diye düşünüyorum. Dost dediğimiz insan da yol arkadaşımız olabilir, evlatlık olarak koruyucu ailesi olduğumuz biri de bizim ailemiz olabilir yahut böyle gördüğümüz biri de ailemiz olabilir bana göre. Bence birini “Aile” olarak kabul etmek için onun için her şeyi yapabilecek olmak ve saf sevgimizi sunmak yeterlidir. Tabi kendimizi kullandırmamak şartıyla. İşte Leyla’nın şu an göremediği şey tam olarak bu. O sevgisini sunarken kullanıldığını görmüyor, Ailesi kabul ettikleri için çok fazla fedakarlık yaparken karşısındakiler onu harcamaktan çekinmiyor.

Leyla’nın ailesi sandığı insanların aksine Arcalı kardeşlerde durum tam olarak böyle değil, zira Leyla kabul etmese de aslında Ateş ve çocukları çoktan ailesi kabul etti bile. Leyla bunun henüz farkında değil ama Ateş’in içine biraz daha şüphe tohumlarını ekecek olursa seçtiği ailesini kaybetmesi de an meselesi. Öz ailesiyle ilgiliyse kafamda onlarca soru var. Neredeler mesela, onu hiç aradılar mı yahut hala arıyorlar mı?

O hâlâ annesinin onu bırakıp gittiği parkta takılı kalmış durumda. Annesinin taktiği kolye ise günden güne merakımı daha çok kabartıyor. Füsun’un sanki kolyeyi tanımışçasına o olayların içinde ona odaklanıp dokunması, anlık duraksaması bir hayli dikkatimi çekti mesela. Aslında ben onun öyle sıradan bir kolye olduğunu düşünmüyorum. Zira değerli bir şeye benziyor. Bir şey var o kolyede ama ne? Annesi Leyla’yı gerçekten bırakıp gitti mi, bunu yapmak zorunda mı kaldı, yoksa bambaşka şeyler mi yaşandı? Babası, o kim, o zaman neredeydi, şu an nerde? Tüm bu sorularım maalesef ki hala cevapsız ve tüm bu olanlar hala gizemini koruyor bende. Tüm bunlar bir yana Leyla neye ihtiyacı olduğunu anlamaya başladı diye düşünüyorum. O artık samimiyetiyle kalmak istiyor Ateş’in yanında, oyun yahut Yakup istiyor diye değil; “Allah’ım lütfen Ateş’i kaybetmemeyim” yine de Ateş’ten bir şeyler gizlemeye devam ederse Ateş’i kaybetmesi an meselesi.

İnsan anlaşıldığı yerde rahattır derler Ateş’e bakınca öyle hissediyorum. Ateş Leyla ile birlikteyken kendini rahatlamış, sınırlarından ve kırmızı çizgilerinden kurtulmuş gibi hissediyor. Leyla’ya içini döküyor, acılarını paylaşıyor, en önemlisi de ona korkularını gösterebiliyor. İhtiyacı olan dinginliği ve huzuru buluyor onda. Ateş’in güvenmeye, anlaşılmaya ve korkularının üstüne gidip bu şekilde yolunu bulmaya ihtiyacı var. Hayatı boyunca tüm sorunlarını kendi başında çözmeye, önüne çıkan engelleri kendi çabasıyla ekarte etmeye, birine ihtiyaç duyduğunda kimsenin olmadığını kendine hatırlatmaya çalışmış biri o. Bence bu kadar çözüm odaklı olmasının sebebi bu yaşadıkları Ateş’in.

İnsan kendine benzer olanı anlar, aynı acıları yaşayanlar birbirlerini herkesten iyi anlarlar. Tıpkı Leyla’nın Ilgaz’ın yaşadıklarını anlaması gibi. Leyla yalnızlığı da, ailesizliği de çok iyi bilen biri, bu yüzden Ilgaz ne yaparsa yapsın ona kızamıyor mesela. Çünkü onun neler yaşadığını da, neler hissettiğini de çok iyi anlıyor. Ateş de Ilgaz ve Aydos’u bu kadar iyi anlayıp empati kurmasının nedeni de bu bence, yaşadıklarını anlıyor ve hissediyor olması. Kendi yaşadıklarıyla özdeşleştiriyor ve böylece onlara doğru yolu gösterebiliyor. Yaşadıkları kendini koruması gerektiğini öğretmiş ona, bu yüzden Leyla’nın varlığı onun için bambaşka bir deneyim. Bunları Leyla ile yapmak, onunla sorunları çözmek onun için çok daha kolay. Üstelik Leyla ve kendi duygularından çok emin durumda, öyle ki tüm basının karşısında sevgili olduklarını açıkladı. Ateş Leyla’ya “Sevgilim ol” diyerek yeni bir hayata adım attı. Güvensizliğin olmadığı, gizli saklı bir şeylerin yapılmadığı, hüzünlerin, dertlerin ve mutlulukların paylaşıldığı bir yer hayal ediyor o. Leyla’nın kendisine hiçbir şey anlatmamasına, kendisiyle değil de Onur ile sorunlarını çözmeye gitmesine bu yüzden bu kadar kızdı. Zira iki gündür tanıdığı Onur’la değil de “Sevgilim” dediği kendisiyle “Ailevi” meselesini paylaşmasını tercih ederdi. Ateş Leyla’ya kapıldıkça onu daha çok merak ediyor, merakı soru sormasına sebep olurken Leyla’nın kaçamak cevapları o istemese bile içine kurt düşmesine neden oluyor. Leyla’nın kaçamak cevapları Ateş’i daha ne kadar durdurur bilmiyorum ama aralarında çok büyük sorun olacağı aşikar. Ateş gördüğünüz kadarıyla henüz babasının annesine ihanetini hazmedememişken, onu annesi anısına yapılacak defilede fotoğrafların arasında dahi görmeye katlanamıyorken ve bunlara ortak olduğu için abisini bile silip evine almıyorken Leyla’nın ihanetini öğrendiğinde onu nasıl affeder hiç bilmiyorum doğrusu. Leyla onun kalbine işleyen şüpheleri onun kalbinden nasıl söküp atacak deli gibi merak ediyorum.

Ateş kalbinin kapılarını sonuna kadar açtı, Leyla ise bir cendereye düşmüş ve ne yapacağını bilmez bir halde çırpınıp duruyor. Füsun’un tehditleri, Yakup’un ısrarı doğru düşünmesine bile mani oluyor. Şimdi bir de üstüne Onur’un tutuklanması işleri sarpa sardıracak gibi duruyor. Bakalım neler olacak izleyip göreceğiz.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.

 

Yorum bırakın